Memuriyet hayatına son verip hayatının tüm renklerini işi haline getiren
Okay, Türkiye gündemine oturan dizilere imza attı. Son olarak senaryosuna
vurulduğu Beynelmilel'de konsomatris olarak çıkıyor karşımıza
BİR PORTRE / ASU MARO
Bir
anda alınan kararla değişen bir hayat hikâyesi onunki. 23 yaşında Ankara'da
yükselen bir memurken elinde bavuluyla İstanbul'da bulur kendini. Adeta bir
Türk filmi sahnesi. Ama bu filmin kahramanı, ayakları yere basan, güçlü bir
Çerkez kızıdır. Üstelik bir subay çocuğu olarak adaptasyon yeteneği de çok
gelişmiştir. Şehir şehir dolaşarak geçen çocukluk ve genç kızlığın ardından
İstanbul'a kök salar artık.
Ailelerinin muhalefetine rağmen çok genç yaşta evlenen Kayseri Uzunyaylalı
komşu çocukları Türkan ile Ata'nın ikinci çocuğu olarak 20 Kasım 1959'da
Ankara'da doğar Meral Okay; o zamanki adıyla Meral Katı. Babası hukuk
eğitimi almış bir askerdir, Meral 1 yaşındayken Balıkesir'e taşınırlar.
Çocukken bütün rekabeti ağabeyi Mecit'le ve lojmanlardaki diğer
oğlanlarladır. Kız çocuklarının evcilik oyunlarını çok sıkıcı bulur,
kovboyculuğu tercih eder hep.
Yedi aldığında üzülür
İlkokula Balıkesir'de başlar, Ağrı, Çorlu, İskenderun'da devam edip
Ankara'da bitirir.
İskenderun'u ve lezzetlerini hiç unutmaz. Askeri servisle gittiği okuldan
eve faytonla, bir elinde 'kahke', bir elinde şalgam suyuyla döner. Annesi
"Sen aslında Çerkez değil Arapsın herhalde" diye takılır ona.
Yedi aldığında üzülen 'inek' bir öğrencidir. Milliyet Yayınları'nın mavi
kitaplarıyla başlayan okuma tutkusu klasiklerle devam eder, ortaokulda artık
babasının hukuk kitaplarını hatmeder hale gelmiştir. Kendisini yazıyla ifade
etmekteki yeteneğini fark eden öğretmenleri edebiyat okumasını önerirler.
Onun gönlünde ise siyaset bilimi yatmaktadır.
Genç kız olduğunu biraz geç fark eder. Ortaokul yıllarında aşk meşkten
ziyade voleybol, basketbol, yüzme doldurur hayatını. Bahçelievler'in en
renkli dönemidir, ayaklarında patenlerle dolaşır, duvar tepelerinde gece
yarılarına kadar şarkılar söylerler. Ta ki iki sokak arkalarına MHP Genel
Merkezi açılana ve kendi deyimiyle "çocukluk arkadaşları korkutucu
ağabeylere dönüşene kadar".
Liseden sonra siyaset bilimi ve kamu yönetimi okumak üzere üniversiteye
girer, ama Türkiye'nin yangın yıllarıdır, aileden para almamak gibi de bir
inadı olduğundan çalışmaya başlar. Önce Toprak Mahsulleri Ofisi, ardından
TBMM... Beş yıllık devlet memurluğu boyunca bilir ki hayatı böyle
geçmeyecek.
Beklediği fırsat 1983 yılında gelir. Günaydın gazetesinde çalışmak üzere
İstanbul'a çağrılır ve anında kabul eder. Annesi bir sene sonra döneceğini
umarak yatak odasını bozmasa da Meral Okay derhal Gümüşsuyu Emektar
Sokak'taki ilk evini tutar ve Günaydın'dan sonra İletişim Yayınları'nın
kuruluşunda, ardından Playboy'u çıkaran ekipte yer alır. Erkekler dünyası
hep daha emniyetli gelir ona.
Yeşilçam yılları başlar
Ankara'dan tanıdığı sevgili eşi Yaman Okay'la beraber sinema da girer
hayatına. 1984'te evlenirler ve Bilge Olgaç'ın "Gülüşan" filmiyle Yeşilçam
yılları başlar Meral Okay'ın. "Oranın kendine göre bir disiplini ve ahlakı
vardır. O kadar bereketli, zinde, özel insanların olduğu bir yerdi ki..."
diye anlatır Yeşilçam'ı.
Çok çalışıp az kazandıkları, kocaman bir aile gibi yaşadıkları o yıllar
hayatının en şahane dönemidir ona göre. Küçük küçük işlerde çalışarak
kendine sevmediği şeyi yapmama özgürlüğü kazandırmayı da o dönemde öğrenir,
en büyük acıyı bile efendice yaşamanın mümkün olduğunu da... 1993'te Yaman
Okay'ı kaybettikten sonra üzerine üzerine gelen Gümüşsuyu sokaklarını terk
edip Boğaz'a yerleşir.
Eşinin ona yadigârlarından biri kadim dostu Sezen Aksu'dur. Birlikte
çalıştığı Aksu'yla dostluğundan unutulmaz şarkı sözleri de çıkar ortaya,
"Masum Değiliz", "Adı Bende Saklı" gibi... Özel televizyonlar, PR işleri,
lokantacılık derken oyunculuk çıkıverir ortaya.
Kamera önü deneyimi Yeşilçam filmlerinde kalabalık yapmaktan ibaret olan
Meral Okay, yapımcı arkadaşlarının ısrarıyla "İkinci Bahar"ın Kasap
Melahat'i olarak bulur kendini. Bunu "Yedi Tepe İstanbul"daki Havva Ana
izler. Ama, oyunculuk hiçbir zaman hayatının işi değil, çok sevdiği bir
ekiple paylaşabileceği bir keyiftir onun için. "Beynelmilel"deki gibi.
Yönetmenlerin ısrarı
Ama, ondan önce "Asmalı Konak" fenomeni var. 1998 yılında yazdığı öykü
2002'de hayata geçer. Her zaman ilgisini çeken bir coğrafyada geçen bir aşk
öyküsüdür anlattığı ve Türkiye'nin gündemine oturan bir dizi olur bu da
tıpkı "İkinci Bahar" gibi.
Şimdi BKM Film'de Meral Okay. Onu ekiple buluşturan proje "Beynelmilel"e
Sırrı Süreyya Önder'in gönderdiği senaryoyu okur okumaz vurulur. "O
yıllardaki masumiyeti, vicdanı teslim etmek" gözüyle baktığı bu filmin
muhakkak çekilmesidir tek derdi. Projeyi BKM'ye götürür, yönetmenler
Muharrem Gülmez ve Sırrı Süreyya Önder'in ısrarıyla bir de konsomatris rolü
oynar ki, izlemesi büyük keyif.
Hayatının tüm renklerini işi haline getirerek iş dışında yine iş yaparak
yaşıyor şimdilerde. "Lezzetli bir tembelimdir" dediği günler biraz geride
kalmış gibi... En azından şimdilik. Çünkü yaşlılık planı Gümüşsuyu'na dönüp
bir giriş katında oturarak sokak kedilerini beslemek.
O zaman gene ünlü sofrasında dostlarını ağırlar, televizyon karşısında
parmak kalınlığında dolmalar sarar belki... Sonra da yine 50 Cent'in müziği
eşliğinde dans eder. O kadar sürprizli bir kadın ki, ondan her şey
beklenir...
|