www.antalyakafder.org dan
Orijinal yazıda müzik yok. Okurken şaşırtırsa alttan beklemeye alın veya kapatın.
7. EGE BÖLGESİ KAFKAS ŞENLİKLERİNİN ARDINDAN Yazdır E-posta
Mesleğimin özelliğinden yaz ayları izin almam pek mümkün olmuyor. Antalya dışında bizim kültürümüzle ilgili bir çok organizasyon,şenlik,festival ve sempozyumları maalesef kaçırdım. Her kaçırdığım etkinlik beni üzdüğü gibi bir dahakine katılmam içinde kamçılamıştır.

Ne mutlu bana ki 1 Temmuz da Denizli’nin Hayriye köyündeki şenlikleri ailece katılma ve izleme şansı buldum.Antalya’nın sıcağından kaçıp , son yirmi kilometre yolu hem tırmanarak hem de kıvrılarak gittiğimiz  Hayriye Köyünde, gecenin on ikisinde  bambaşka bir sıcaklık içinde bulduk kendimizi.Hava serin mi serin.Kısa kollu gömlekler hemen alarm veriyor olmaz diye.İşte bu soğukta biz ailece yüreklerden gelen bir sıcaklıkla karşılandık.

Hoş geldiniz arkasından yapılan ikramlar ve sohbetlerden sonra yatmamızın doğru olacağını, ertesi gün şenlik için erken kalkmamız gerektiğini konuştuk.Tam yatmayı düşünürken sevgili Mecit abimle göz göze geldik.Birbirimiz iyi anladık.Bizim yatmaya niyetimiz yoktu.Keza altı yıldır da görüşemiyorduk.Eşimden izin alıp evden kaçmamız pek zor olmadı.(Antalya da gecenin o saatinde izin almak….)

Arabaya atlayıp köyün içinde sohbet ederek dolaştık.Üst üste sorular sordum.Köy halkı şenliğe nasıl hazırlandı,kaç kişilik hazırlık yapıldı,kimler çağrıldı,ikram nasıl olacak, sponsorlarınız kimler vs.vs.

Laf arasında köyün erkek  gençlerinin uyumadığını ormanda tavşan yediklerini söyledi.Derhal oraya gitmek istedim.Tabii o saat de gidildiğinde tavşandan esame kalmamıştı.Ama orada da soğuk havaya karşın sıcak-samimi Adige gençleriyle karşılaştık.Hava öylesine serin ki herkes ateş etrafında ısınmaya çalışıyordu.Orada da bize sıcak Adige ekmeği ikram edildi.Biraz sohbet edildikten sonra yaşça onlardan daha ileride olan Mecit abi kısa bir konuşma yaptı ve akabinde herkes dağıldı.Ben gecede olsa şenlik alanını görmek istedim.Gecenin karanlığında ormanda kıvrıla kıvrıla dağlar arasına gittik.O saatte on beş görevlinin oluşturulan mutfak bölümünde harıl harıl çalıştıklarını gördük.Orada da bize sıcacık çay ikram edildi.Düşünün hava iyice serin ama odun ateşinde yapılmış enfes çay!

Eve dönüp yatmamız saat dördü bulmuştu.Ama ben hala dağlar arasındaki köyün tertemiz havasını içime çekmeye devam etmek istiyordum.

Kaldığımız ev yol üstü ve şenliğe giden arabalarda oradan geçtiğinden erkenden uyandım.Nefis bir köy kahvaltısının ardından biz erkenden gidip yerlerimizi ayarladık.Arkasından gelip evdeki hanımları götürdüm.İkinci gidişimde şenlik alanına araba müsaade edilmediğinden bir kısım yolu yürüdük ve yolda önceden ayarlanan servislere bindik.

Şenlik alanında şunu düşünmemişler denilecek bir eksiklik göremedim.Ancak benzer etkinliklerde geleneksel kıyafetlerimizi giymemizin daha farklı bir atmosfer yaratacağını düşünüyorum.Tüm köylüler içtenlikle herkese hoş geldiniz diye karşıladıktan sonra yerleşmelerinde yardımcı oldular.

Adını hep duyduğum Kazım Taymaz ve Ferderasyon başkanımızla ilk defa burada karşılaştım ve ellerini tutabilme hazzını yaşadım.Bu arada başta Vali bey olmak üzere çağrılan tüm protokolün gelmiş olması da çok hoş.

Geleneksel kıyafetlerimizi giymiş at üstünde bir Thametenin şenlik ateşini yakması ve herkese hoş geldiniz demesiyle şenliğin resmi boyutu da icra edilmeye başlandı.

Yoğun bir tanışma ve sohbetler arasında bir yandan programı izlemeye çalıştım. Miniklerimizin Adigece konuşmaları bazı eski kelimelerden yapılan yarışmalar ve folklor gösterileri ilgiyle izlendi.Beş yaşındaki kızım Çerkezce kelime yarışmalarında ısrarla sahneye çıkmak istedi.Kızım sen Çerkezce bilmiyorsun dediğimde, olurmu gago- gago yu biliyorum ya baba dedi.İnşallah ileride kızım beni kurtaracak…

Bu arada tüm misafirler yerlerinden hiç kalkmadan yemek servisleri yapıldı..Tek kelimeyle müthiş bir organizasyonla yemekler herkese dağıtıldı.Menüyumu merak ettiniz.Siz merak etmiş olabilirsiniz ben iki defa yediğim halde doyamadım.

Baste-Lepsi-Turşu-Şelame-Haluj-Haluğ

Programda tam Elbruz grubu gösterisine başlayacaktı ki rahmet yağmaya başladı.Türkiye genelinde dört gözle beklenen yağmuru aslında biz bir-iki saat sonra bekliyorduk.Ama maalesef erkenden yağmaya başladılar.Tahminen dört bin civarında Adige çam ağaçlarının altında yağmurun durmasını bekledi.Bir ara durur gibi oldu ama sonra devam etti hatta doluya cevirdi.

Etkinlikleri izleyenlerin her birinin yüreği kim bilir ne  kadar farklı duygularla çarpmıştır.

Ben,yağmur durmadığından kaçışma telaşına düşen insanlarımıza baktığımda çok  farklı bir duygu yoğunluğuna girdim.Ta ki yıllar öncesinde atalarımızın güzelim ata yurdumuzu terk ederken hangi duyguları,sıkıntıyı,külfeti yaşadıklarını düşündüm.Kim bilir ana yurtlarından çıktıkları andaki sayı ve sağlıklarını koruyabilen aile sayısı kaçtır?

Gelin böyle bir atmosferde  tarihin derinliklerine dalmadan, gelin de ağlamadan durunuz!

Yüz elli yıl sonra kelime yarışmalarıyla yaşatılmaya çalışılan  ana dilimizin, yüz elli yıl sonra gelebileceği durumu düşünmeden durabilir misiniz?

Ey gözlerim ağlama, ey kalbim atalarını unutma.Ey dilim beni terk etme, edersen ölebilirim.

Değerli Hayriye halkına ne kadar teşekkür etsek azdır.

                                                                                                   Aydın ÖZDEMİR